Bir gün güzel sanatlar fakültesinde okuyan bir öğrencisi koşarak profesörün yanına gelir ve;
-Hocam bir yağlı boya tablo yaptım, sizce nasıl olmuş der.
Hocası;
-Evladım istersen buna ben karar vermeyeyim, sen bu tabloyu al, şehrin işlek bir meydanına koy, yanına da kırmızı bir boya ve fırça koy. Üstüne de, "lütfen bu tabloda beğenmediğiniz yerlerin üzerini ufak çarpılar atarak işaretler misiniz" diye yaz der. Akşamleyin de tabloyu gider alırsın, sonuçlarına bakarsın.
Öğrenci gider ve hocasının dediğin yapar. Akşamleyin tabloyu almaya gittiğinde gözlerine inanamaz. Tüm tablo kırmızı çarpılar içinde kalmıştır. Hocasının yanına gider, alabildiğince morali bozuk bir şekilde;
-Hocam ben bu kadar kötü mü resim yapıyorum?
Hocası bakar ve gülümser;
-İstersen buna karar vermeden önce bir şey daha deneyelim. Sen bu tabloyu güzelce kırmızı boyalardan temizle ya da yenisini yap, sonra al yine aynı meydana koy. Bu sefer yanına kullandığın tüm renkleri ve bir çok fırça koy ve üstüne de "lütfen bu tabloda beğenmediğiniz yerleri, yandaki fırçalar ve boyalar yardımıyla düzeltiniz" diye bir yazı koy der.
Öğrenci gider ve hocasının dediğini yapar. Akşam tabloyu almaya gittiğinde çok daha fazla şaşıracaktır. Çünkü aynı tablonun üzerinde tek bir çizik dahi yoktur. Şaşırmış bir şekilde profesörün yanına gelir ve "hocam ben bu işten hiç bir şey anlamadım, daha bir gün önce insanlar bu tablonun bir yığın yerine çarpı atmıştı, neden böyle oldu?"
Hocası yine gülümser ve şöyle der;
-Burada aslında önemli olan senin tablonun ne kadar güzel olduğu değildir evladım. İnsanoğlu böyledir, yapılan bir işi eleştirme fırsatı verdiğin an, beğenmedikleri onlarca, yüzlerce yer çıkacaktır. Ama onlara aynı imkanları sunup daha iyisini yapabilme fırsatı verdiğin an, belki de hiç biri daha iyisini yapamayacaktır... Anlayana...