Muhtemelen mektup dönemine siz yetişemediniz. Eskiden mektup yazılır ve posta ile yollanırdı. Bu mektuplar daha önce alınmış olan pullar yapıştırılarak, ya yollardaki, ya postanalerdeki üzerlerinde yurtiçi, yurtdışı diye yazan kutuların içine atılırdı. Pul yoksa postanalerden önce pul alınır, sonra yapıştırılarak bu kutulara atılırdı. İşte buna kayıtsız posta deniyor. Mektubun gidip gitmediğini ya o da size mektup yazdığında yada onunla görüştüğünüzde anlaşılırdı.
Resmi yada önemli gönderiler içinse taahhütlü yada iadeli taahhütlü gönderiler tercih edilirdi. Taahhütlü gönderiler kayıt altına alınır, iadeli taahhütlü gönderiler ise hem kayıt altına alınır hem de gönderinin sahibine ulaştığına dair size haber gelirdi. Tabi ücreti de normal adi postaya göre daha pahalıydı. Daha sonra ticari gönderiler için APS diye bir sistem ortaya çıktı. Acele Posta Servisi kısaltması olan APS ile gönderilen postalar, aynı tahhütlü gönderiler gibi kayıt altında ve öncelikli gönderi sınıfındaydı. Günümüzdeki Kargo taşımacılığının babası diyebiriz. Bunun ücreti de daha da yüksekti.
Gönderinin değerine, önemine ve zamanına göre bu posta türlerinden seçimler yapılırdı.
Eskiden herşey daha zor ve işgücü gerektirirdi. Gönderilerin kayıt altına alınmaları memurlar tarafından elle yapıldığı/yazıldığı için ciddi bir emek sözkonusuydu. Ücretler bu yüzden yüksekti. Ancak günümüzde kullanılan teknolojilerle (barkod okuyucular, tasnif edici robotlar ve taşıyıcı bant sistemleri, yazıcılar, etiket yazıcıları v.s. v.s.) bunların hepsi otomatik olarak yapılabiliyor. Gönderiler bir bant üzerinde yol alırken gideceği yere göre tasnifinin yapılması çok kolay. Barkod okuyucuların paketin şu anda nerede olduğuyla ilgili anında sisteme bilgiler vermesi oldukça basit ve zahmetsiz. Dolayısıyla sizin de şimdi söylediğiniz gibi kayıtsız gönderi için artık hiçbir sebep yok.